Amasya evden eve nakliyat Artvin evden eve nakliyat Aydın evden eve nakliyat Balıkesir evden eve nakliyat Batman evden eve nakliyat Bayburt evden eve nakliyat Bingöl evden eve nakliyat Bitlis evden eve nakliyat Burdur evden eve nakliyat Çanakkale evden eve nakliyat

Hakan Özen
Köşe Yazarı
Hakan Özen
 

KAMUOYU VE MEDYA

Kamuoyu kavramı “Aynı toplumsal gruplara üye olanların belirli bir olay karşısında gösterdikleri ortak tutumlar” olarak açıklansa da bazı düşünürler ve sosyologlar tarafınca da faklı tanımlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Örneğin Orhan Hançerlioğlu, kamuoyunu toplumsal yaşamın olay ve olguları konusunda toplumsal kümelerin ya da toplumun ortaklaşa yargısını yansıtan düşünce ve kavramların toplamı olarak ifade etmiştir. Her ne kadar kamuoyu kavramının 18. yüzyılda kullanılmaya başlandığı belirtilse de aslında tarihinin 16. yüzyıla dayandığını da belirtebiliriz. Öyle ki 1588’de Montaigne kavramdan Fransızca olarak “l’opinion publique” şeklinde söz etmektedir. İngilizcede kamuoyu üzerine ilk düşünceleri geliştiren ise Jeremy Bentham’dır. Kamuoyu kavramı siyasal alanda ilk defa Fransız ihtilalinden önce Jean Jaques Rousseau tarafından ortaya koyulmuştur. Esas konumuz olan Kamuoyu ve Medya ilişkisini incelediğimizde kitle iletişim araçlarının belirli konu başlıklarını kamunun görüş ve tartışma alanından uzaklaştırma yeteneği üzerinde duran Suskunluk Sarmalı Kuramı, Alman sosyolog Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilmiştir. Uzun bir süredir geliştirilen ve sınanan bu kuram dört öğe arasındaki etkileşimle ilgilenir. Bu öğeler; kitle iletişimi, kişilerarası iletişim ve toplumsal ilişkiler, düşüncenin bireysel olarak açıklanması, bireylerin toplumsal çevrelerinde onları çevreleyen düşünce ortamı hakkında sahip oldukları algılamadır. Kamuoyu oluşturmak demek bir konuda belli bir topluluğu yönlendirmek anlamına gelmektedir. Kapitalist devletin ve egemenlerin amacı ezilenleri yanlış yönlendirmek ve bilinçlerini çarpıtmaktır. İktidar toplumsal yapıdaki parçalılığın, çatışmaların üzerini örtmek için toplumsal bilinçte oybirliği halinde olan bir kamuoyunun var olduğu fikrini kurmak, böylece onu kuran ve olanaklı kılan bir siyaseti meşrulaştırmak ve güç ilişkilerini güçlendirmek için uğraşır. Burada çoğu zaman medya devreye girmektedir. Medya egemen ideolojiyi her gün yeniden üretmekte, onun hegemonyasını sağlamak ve oluşan hegemonik çatlakları onarmak için gereken her şeyi yapmaktadır. Kapitalizm günümüzde medyayı elinden geldiğince etkili kullanmaktadır.  Günümüzde halk hala kendi bireysel kararlarıyla hareket ettiğini sanır. Aslında davranışları sosyal mekanizmalar tarafından biçimlendirilir. Halkoyu denen şey egemen özel ve kamu bürokrasisinin ürünüdür. Bu da medya tarafından pazarlanmaktadır. Medyanın kitleler üzerinde etkili olduğu ve onu yönlendirme konusunda en etkili araç olduğu yapılan araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Medya, kamuoyu oluşturma ve propaganda sayesinde özellikle siyasal anlamda kitleleri yönlendirmek için kullanılmaktadır. İnsanlar kitle iletişim araçlarını sorgulamadan ve ilettiklerini yorumlamadan kabul etmektedirler. Onlar için kitle iletişim araçları tarafsız ve sadece bilgi verme amaçlı kuruluşlardır. Haberler yoluyla kitleler belli bir görüşe kanalize olmakta ve düşünmekten vazgeçmektedir. Bu anlamda medyanın desteklediği bir parti çok rahatlıkla hükümet olmakta ve düzen işlemeye devam etmektedir. İnsanlar ise demokrasi kandırmacası sayesinde kendi oylarıyla siyaseti belirlediklerini zannetmektedir. Örneğin sizce; ABD ekonomisi büyük bir krizin eşiğindeyken ve de Afganistan'a, Irak'a askerini göndermişken 11 Eylül saldırısıyla ardı ardına yapılan iki farklı saldırıyla İkiz Kulelerin vurulmasını sadece bir terör saldırısı olarak kısır bir döngüde değerlendirmek ne kadar mantıklı ve doğru. Saldırının ardından Müslümanlara ve Araplara saldırıların başlıca sebeplerine ve adeta düşmanca bakış açısına neden olmadı mı? Irak'ın işgalinin önünü açmadı mı? Doların tekrar kendini toparlamasına ve ABD ekonomisinin tekrar toparlanıp güç kazanmasına yol açmadı mı? Diğer bir örnek olarak iki hatta üç farklı zamanda yapılan Ergenekon, Balyoz ve Ayışığı operasyonlarıyla vatan savunmasının en büyük kalesi ordunun bir manada içi boşaltılmadı mı? Türk Silahlı Kuvvetlerinin yatak odası yani namusu olarak belirtilen Kozmik Odaya girişi basit bir geçiştirme olarak mı görmek lazım? Ya da önce dershanelerin kapatılması gündeminin oluşmasının hemen ertesinde yapılan 17-25 Aralık operasyonları ve 15 Temmuz kalkışmasını sadece TSK içindeki Amerikancı ve FETÖ'cü askerlerin ayaklanması olarak görmek ne kadar doğru? Ve 15 Temmuz kalkışmasının bastırılmasının ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hayata geçmesini sadece bir tesadüf ya da sıradan bir yönetim sistemi değişikliği olarak adlandırmak ne kadar doğru? Ve de tüm bunlar yaşanırken yaşanan her bir olayda medyanın kamuoyu oluşumuna aracılık etmesi, halkı yönlendirme adına medyanın yüzde 90'ının iktidardan ve egemen güçlerden yana tavır alarak attığı başlıklar ve yaptığı haberlerle konuların manşetlerden verilmesi kamuoyu oluşumun tetikleyicisi olmadı mı? Bu örnekleri daha çok çoğaltmak tabiki mümkün. Esas konu Egemen güçler, emperyalist yapı ve kapitalizm sürdükçe medya ve iktidar ilişkileri devam edecek devam ettikçe de kitle iletişim araçları asıl görev bilinci ve sorumluluğunu bir kenara bırakıp kendine verilen görevleri servis etmeye devam edecektir...  
Ekleme Tarihi: 24 Kasım 2023 - Cuma

KAMUOYU VE MEDYA

Kamuoyu kavramı “Aynı toplumsal gruplara üye olanların belirli bir olay karşısında gösterdikleri ortak tutumlar” olarak açıklansa da bazı düşünürler ve sosyologlar tarafınca da faklı tanımlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Örneğin Orhan Hançerlioğlu, kamuoyunu toplumsal yaşamın olay ve olguları konusunda toplumsal kümelerin ya da toplumun ortaklaşa yargısını yansıtan düşünce ve kavramların toplamı olarak ifade etmiştir.

Her ne kadar kamuoyu kavramının 18. yüzyılda kullanılmaya başlandığı belirtilse de aslında tarihinin 16. yüzyıla dayandığını da belirtebiliriz. Öyle ki 1588’de Montaigne kavramdan Fransızca olarak “l’opinion publique” şeklinde söz etmektedir. İngilizcede kamuoyu üzerine ilk düşünceleri geliştiren ise Jeremy Bentham’dır. Kamuoyu kavramı siyasal alanda ilk defa Fransız ihtilalinden önce Jean Jaques Rousseau tarafından ortaya koyulmuştur.

Esas konumuz olan Kamuoyu ve Medya ilişkisini incelediğimizde kitle iletişim araçlarının belirli konu başlıklarını kamunun görüş ve tartışma alanından uzaklaştırma yeteneği üzerinde duran Suskunluk Sarmalı Kuramı, Alman sosyolog Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilmiştir. Uzun bir süredir geliştirilen ve sınanan bu kuram dört öğe arasındaki etkileşimle ilgilenir. Bu öğeler; kitle iletişimi, kişilerarası iletişim ve toplumsal ilişkiler, düşüncenin bireysel olarak açıklanması, bireylerin toplumsal çevrelerinde onları çevreleyen düşünce ortamı hakkında sahip oldukları algılamadır.

Kamuoyu oluşturmak demek bir konuda belli bir topluluğu yönlendirmek anlamına gelmektedir. Kapitalist devletin ve egemenlerin amacı ezilenleri yanlış yönlendirmek ve bilinçlerini çarpıtmaktır. İktidar toplumsal yapıdaki parçalılığın, çatışmaların üzerini örtmek için toplumsal bilinçte oybirliği halinde olan bir kamuoyunun var olduğu fikrini kurmak, böylece onu kuran ve olanaklı kılan bir siyaseti meşrulaştırmak ve güç ilişkilerini güçlendirmek için uğraşır. Burada çoğu zaman medya devreye girmektedir. Medya egemen ideolojiyi her gün yeniden üretmekte, onun hegemonyasını sağlamak ve oluşan hegemonik çatlakları onarmak için gereken her şeyi yapmaktadır. Kapitalizm günümüzde medyayı elinden geldiğince etkili kullanmaktadır.  Günümüzde halk hala kendi bireysel kararlarıyla hareket ettiğini sanır. Aslında davranışları sosyal mekanizmalar tarafından biçimlendirilir. Halkoyu denen şey egemen özel ve kamu bürokrasisinin ürünüdür. Bu da medya tarafından pazarlanmaktadır.

Medyanın kitleler üzerinde etkili olduğu ve onu yönlendirme konusunda en etkili araç olduğu yapılan araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Medya, kamuoyu oluşturma ve propaganda sayesinde özellikle siyasal anlamda kitleleri yönlendirmek için kullanılmaktadır. İnsanlar kitle iletişim araçlarını sorgulamadan ve ilettiklerini yorumlamadan kabul etmektedirler. Onlar için kitle iletişim araçları tarafsız ve sadece bilgi verme amaçlı kuruluşlardır. Haberler yoluyla kitleler belli bir görüşe kanalize olmakta ve düşünmekten vazgeçmektedir. Bu anlamda medyanın desteklediği bir parti çok rahatlıkla hükümet olmakta ve düzen işlemeye devam etmektedir. İnsanlar ise demokrasi kandırmacası sayesinde kendi oylarıyla siyaseti belirlediklerini zannetmektedir.

Örneğin sizce; ABD ekonomisi büyük bir krizin eşiğindeyken ve de Afganistan'a, Irak'a askerini göndermişken 11 Eylül saldırısıyla ardı ardına yapılan iki farklı saldırıyla İkiz Kulelerin vurulmasını sadece bir terör saldırısı olarak kısır bir döngüde değerlendirmek ne kadar mantıklı ve doğru. Saldırının ardından Müslümanlara ve Araplara saldırıların başlıca sebeplerine ve adeta düşmanca bakış açısına neden olmadı mı? Irak'ın işgalinin önünü açmadı mı? Doların tekrar kendini toparlamasına ve ABD ekonomisinin tekrar toparlanıp güç kazanmasına yol açmadı mı? Diğer bir örnek olarak iki hatta üç farklı zamanda yapılan Ergenekon, Balyoz ve Ayışığı operasyonlarıyla vatan savunmasının en büyük kalesi ordunun bir manada içi boşaltılmadı mı? Türk Silahlı Kuvvetlerinin yatak odası yani namusu olarak belirtilen Kozmik Odaya girişi basit bir geçiştirme olarak mı görmek lazım? Ya da önce dershanelerin kapatılması gündeminin oluşmasının hemen ertesinde yapılan 17-25 Aralık operasyonları ve 15 Temmuz kalkışmasını sadece TSK içindeki Amerikancı ve FETÖ'cü askerlerin ayaklanması olarak görmek ne kadar doğru? Ve 15 Temmuz kalkışmasının bastırılmasının ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hayata geçmesini sadece bir tesadüf ya da sıradan bir yönetim sistemi değişikliği olarak adlandırmak ne kadar doğru? Ve de tüm bunlar yaşanırken yaşanan her bir olayda medyanın kamuoyu oluşumuna aracılık etmesi, halkı yönlendirme adına medyanın yüzde 90'ının iktidardan ve egemen güçlerden yana tavır alarak attığı başlıklar ve yaptığı haberlerle konuların manşetlerden verilmesi kamuoyu oluşumun tetikleyicisi olmadı mı? Bu örnekleri daha çok çoğaltmak tabiki mümkün. Esas konu Egemen güçler, emperyalist yapı ve kapitalizm sürdükçe medya ve iktidar ilişkileri devam edecek devam ettikçe de kitle iletişim araçları asıl görev bilinci ve sorumluluğunu bir kenara bırakıp kendine verilen görevleri servis etmeye devam edecektir...

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 5n2khaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

escort Ankara Sex hikayeleri Seks hikayeleri Porno izle